15 Ocak 2017 Pazar
14 Ocak 2017 Cumartesi
pazarlamacı
ANLATICI : Kadının evle ilgili sorunlar bir yana, çalışan kadının sorunları hiç bitmiyor zaten. Diyelim ki bütün gün deli gibi çalışmışsınız. İş çıkışı bir otobüse binmişsiniz, otobüs hınca hınç dolu. Memurlar, işçiler ve ısrarla başkasının gazetesini okuyucularla haşır neşir olduktan sonra, otobüs yolculuğunu tamamladınız ve işte nihayet evinizdesiniz.
Ters taraftan kadın yorgun argın girer.
ANLATICI : Rahatça gerindiniz.
Kadın gerinir.
ANLATICI : Yorgunsunuz.
KADIN : Yorgunum.
ANLATICI : Çok yorgunsunuz.
KADIN : Çok yorgunum.
ANLATICI : Tek bir ses bile duymak istemiyorsunuz.
KADIN : Tek bir ses bile duymak istemiyorum.
ANLATICI : Ama unutmayın ki hayatın her anında küçük bir sorun çıkabilir.
KADIN : (Anlatıcıya döner.) Hayır efendim, sorun falan istemiyorum. Tek bir ses bile duymak istemiyorum.
Kapı zili üstüste çalmaya başlar.
KADIN : Offf… Kim acaba? Geldim, geldim.
Kadın kapıyı açar. Pazarlamacı çocuk kafayı uzatır.
PAZARLAMACI : İyi günler hanfendi abla. Kapıyı açmakla ne kadar iyi ettiğinizi birazdan anlayacaksınız. İçeri buyurmaz mıyım? E, gireyim bari. (Girer)
KADIN : Ne oluyor be? Sen kimsin? Ne istiyorsun?
PAZARLAMACI : Ben bir şey istemiyorum, siz istiyorsunuz. Ama sayemde istediğiniz ansiklopedilere kavuşacaksınız. Körün istediği bir göz, allah mavi lens veriyor, iyi mi?
KADIN : Allah allah, sen kimsin çocuğum.
PAZARLAMACI : Haklısın abla, tanışmayı unuttuk. Benim adım Cengiz, arkadaşlarım bu yüzden bana Nuri demezler.
KADIN : Adın Cengiz ise, arkadaşların sana niçin Nuri desinler?
PAZARLAMACI : İyi ya abla, bizde demezler diyoruz. Senin adın ne? Dur! Söyleme, ben tahmin edeyim. (Çıkar, kapı ziline bakar, döner) Şahabettin.
KADIN : Saçmalama.
PAZARLAMACI : Ama kapı zilinin üstünde Şahabettin yazıyor.
KADIN : O babamın adı.
PAZARLAMACI : Zil babanın mı? Seni görmeye gelenler bu zili kullanamıyorlar mı? Sizin ailede herkesin ayrı bir zili mi var? Memleket nere Zile mi?
KADIN : Yahu sen ne istiyorsun evladım.
PAZARLAMACI : Ben ansiklopedi satarım abla. Peşin fiyatına taksitle Gelişim Haşırt.
KADIN : Bana ne!
PAZARLAMACI : Sana ne olur mu abla, sen alacaksın.
KADIN : Bak çocuğum, çok yorgunum, aşırı sinirliyim. Ansiklopedi filan istemiyorum, çık evimden hadi.
PAZARLAMACI : Tamam abla, kimseye zorla birşey satacak değiliz. Sen kaç taksit yapacağız onu söyle.
KADIN : (Bağırmaya başlar.) Ulan manyak. Sen beni çıldırtmaya mı geldin? Ansiklopedi istemiyorum. Evimi terketmeni istiyorum. Yoksa polis çağıracağım.
PAZARLAMACI : Bir dakka hanfendi bir dakka. Siz bana bağıramazsınız. Ben öyle sıradan bir insan değilim. Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? Ben Mehmet Çubukoğlu’nun kardeşiyim.
KADIN : Mehmet Çubukoğlu kim?
PAZARLAMACI : Ağbim, tanımazsınız. Kaç taksit yapıyoruz ablacım, peşinat ne veriyorsun?
KADIN : Bak evladım, beni neden deli etmek istediğini anlamış değilim. Beni niçin tahrik ediyorsun ha. (Ağlamaya başlar.) Allah kahretsin sinirlerim bozuldu.
PAZARLAMACI : Niye ağlıyorsun be abla, değer mi? Gençsin, güzelsin, başkasını bulursun.
KADIN : Ne diyorsun be?
PAZARLAMACI : Seni terkettiyse kendi kaybeder diyorum. Kaç taksit yapıyoruz abla.
KADIN : Yalvarıyorum sana düş yakamdan… Düş evimden… Düş sekizinci kattan. Bak karakol iki bina ötede, seni son kez uyarıyorum.
PAZARLAMACI : Abla kalbimi kırıyorsun, farkında değilsin. Sanki biz keyfimizden yapıyoruz bu işi. Benim hayatım keder yüklü. Annem, ben doğmadan ölmüş. Babam daha geçen gün sünnet oldu. Bütün sünnet masraflarını ben karşıladım ya. Kolay mı? Ekmek parası, cüzdan yarası. Kaç taksit yapıyoruz abla, peşinat ne veriyorsun.
KADIN : (Telefona sarılır.) Bunu sen istedin. (Numaraları hızla çevirir.) Alo karakol mu? Memur bey iki bina üstünüzde oturuyorum. Gül apartmanı 7 numara. Hemen gelin lütfen. Haneye tecavüz var. Tecavüzcü yanımda. Coşkun mu? Coşkun kim? Evet beyefendi, evime tecavüz etti. Evet, evet bekliyorum. Lütfen acele edin. (Telefonu kapar.) Şimdi göreceksin sen. Bir insanın ruh sağlığıyla oynamak ne demekmiş göreceksin.
PAZARLAMACI : Sen…. Şimdi…. Ansiklopedi…. İstemiyor musun yani?
KADIN : Hala soruyor yahu, hala soruyor. İS-TE-Mİ-YO-RUM.
PAZARLAMACI : Hayır istemiyorsan açıkça söyle. Kimseye zorla bir şey satacak değiliz. Ben prensip sahibi bir insanım. Benim için hayatta önemli sekiz şey vardır.
KADIN : Nedir o sekiz şey?
KADIN : Nedir o sekiz şey?
PAZARLAMACI : Pamuk Prenses ve yedi cüceler. Kaç taksit yapıyoruz abla, peşinat ne veriyorsun?
KADIN : Ulan şimdi seni.
Kadın pazarlamacının boğazına sarılacakken kapı çalınır.
KADIN : İşte polis geldi. Şimdi görürsün sen.
Kadın kapıyı açar. Polis girer.
POLİS : Buyrun hanfendi.
KADIN : Hoşgeldiniz memur bey. Bu çocuktan şikayetçiyim. Hemen tutuklayın onu. Hatta isterseniz pencereden aşağıya atalım, intihar etti deriz.
POLİS : O kolay efendim, onu hallederiz. Yalnız müsaadenizle önce ek işimizi yapalım. (Aniden bir tencere çıkarır.) Şu elimde görmüş olduğunuz tencere uygun fiyat ve taksitlerle sizin olabilir.
Perde kapanır…
-SON-
13 Ocak 2017 Cuma
ruh çağırma
Betül: İhsan nerede kaldı?
Ece: Eli kulağındadır gelir şimdi. Biraz daha bekleyelim.
(Kapı çalar İhsan gelmiştir ve eli kulağındadır)
İhsan: Geç kalmadım dimi?
Ece: yok biz de seni bekliyorduk. film başlamak üzre
gelsene.
İhsan: tam vaktinde.
Betül: ne olamaz elektrikler gitti.
Aytaç: eee napıcaz şimdi?
Betül: evde hiç oyun yok mu?
Ece: annemlerin bodrumda eski oyunları vardı.
Betül: sizin evin bodrumu mu var?
Ece: Gelin gidelim.
Aytaç: matematikle eğlence
Betül: fazla matematikli
Aytaç: kelime oyunu.
Betül: beni sarmaz. Şöyle eğitim içermeyen bir oyun yok mu
acaba?
Ece: Hey, çocuklar şuna bakın. Ruhlarla muhabbet. (oyun
tozlanmıştır üflerler çok toz çıkar. Herkes öksürür)
Aytaç: işte bu harika.
İhsan: Bu oyun yıllar önce yasaklanmamış mıydı?
Ece: bu çok eski bir şeye benziyor.
Betül: Bence bu işe karışmayalım.
Aytaç: Ne var ki bunda bu da bir oyun
İhsan: hadi yapmaaa bu sadece bir oyun. Tabi korkuyorsan
başka.
Betül: ne korkmak mı ben mi? Şaka yapıyorsun her halde.
(masaya geçerler)
Betül: tamam oynayacağız ama önce kuralları okuyacağız.
Aytaç: tamam anne(!)
Ece: ilk kural sakın tek başınıza oynamayın. İkinci kural
seansı hep hoşça kal diyerek bitirin ve ruhun gittiğinden emin olmadan elinizi
çekmeyin. Üçüncü kural şapkaları takın.
İhsan: şapkalar nerde?
Aytaç: oralarda olması lazım yok mu.
Betül: aaah işte buldum. Ama umarım yanlış bulmuşumdur çünkü
ben bu çirkin şeyi takmam.
Ece: hey önlem alalım diyen sen değil miydin? Hem kendin
için takıcaksın bizim için değil.
Betül: tamam belki bu şeyi takabilirim.
Ece: kurallar bu kadar.
İhsan: harika. Tamam ben başlıyorum. Ey ruh ruh geldiysen üç
kez vur. (Kapı çalar)
(Herkes çığlık atar)
Fehmi: yav çocuklar benim benim Fehmi amca.
( KAPIYI AÇARLAR)
Fehmi: yav çok ses geldi yavrum noldu? O kafandaki ne? Niye
barıyonuz?
Ece: Ruh çağrıyoduk ta amca seni ruh sandık kusura bakma.
Fehmi: toğbe töğbe yeni nesilin başı dertte.
Ece: tamam devam edelim. Ayrıca vur mur demenize gerek yok
ortadaki yerde yanıtlar çıkıcak.
Aytaç: tamam o zaman ben devam ediyi. Ey ruh bey ya da hanım
geldiniz mi?
Betül: evet geldi.
İhsan: peki şimdi?
Betül: soru soralım.
Aytaç: şey mayalıların dediği gibi 2017de dünya sona ericek
mi? (cepap gelir) Ovv olamaz ders çalışmam gerekecek.
Betül: Başka gezegenlerde yaşam var mı? (cevap gelir) o da
bilmiyormuş.
İhsan: uzay savaşlarını izlemiş mi?
Ece: siz ne ezik şeylersiniz(okur) hmm evet öyle sayılır.
Betül: bakın bu çok saçma bir şey. Artık hoşça kalın bay
ruh.
(parmakları çekerler)
Ece: ben cips yiyeceğim.
Aytaç: iyi fikir.
Betül: beni bekleyin.
İhsan: çocuklar gitmeyin daha babillilerle bile konuşmadık.
( parmanı koyar)
Hey baksanıza kimse yok mu orda. Burada tuhaf harfler
yazıyor. Çocuklar bir gelin
Aytaç: noldu?
Ece: ne yani oyunu tek başına mı oynadın? Dur elini çekme.
İhsan: çektim bile.
Betül: naptın sen!
Aytaç: sanırım gitti.
Betül: sanırım.
Ece: ihsan, şey noldu. İyi misin?
İhsani: bööööö.
Hepsi: aaaaaaaaaaaaaaa
İhsani: şaka şaka.
Ece: böyle şaka olmaz olsun.
(Kapı yavaşça aralanır.)
Ece: olamazzzz.
Güldür Güldür Show Diyet Programı Skeci Metni
Sunucu:İyi akşamlar sağlık tutkunları. Bir sıhhate doğru programında daha sizlerleyiz. Bu akşam yine ağzı ballı, dili tatlı, ayağı 45 karakteri 105 numara.. Ah gönlü aşkın, yüzü şaşkın, eşofmanlı Şevket Hocamız bizlerle birlikte olacak. Hoş geldiniz hocam.
Şevket Hoca: Hoş bulduk Nezaket. Sağlık severlere fitness çıkartmak ne güzel. Onların güzel ruhlarına bir nebze de olsa fitness aşılayabilmek ne güzel. Hoş bulduk.
Sunucu: Evet, inşallah hocam hoş buluruz. Yine zimba gibisiniz.
Şevket Hoca: Az önce Zimbabve’den geldim. Bu da benden size güzel bir espri olsun. Fitness neydi? Fitness sağlıktı. Fitness neydi? Fitness emekti. Fitness neydi? Fitness çalışmaktı. Her sabah 775’i şınav 775’i mekik olmak üzere bütün exercise’larımı yapıyor evden öyle çıkıyorum. Tontişlik kader değil, bununla ilgili kitabım yeni kitabım ”Dambıllar Açarken” de bunları güzel bir şekilde ifade ettiğimizi düşünüyorum.
Sunucu: Evet, hocam buradan da kitabınızın satışı için buradan…(hoca lafını böler)
Şevket Hoca: Buradan anlatıyoruz. Buradan anlatıyoruz ey seyirci. Buradan anlatıyoruz ama belki de bir yerlerde Ayten adlı bacımız, kaşarlı bir dürüm gömmekle meşgul. Ayten yiyor, Ayten bilmiyor ki o yediği kaloriye dönecek. O kaloriler bu göbekte bu basende toplanacak. Ayten’in vücudu kan ağlıyor. Ayten’in vücudu alarım halinde. Ayten’in midesi ağrıyor. Ayten’in akciğerleri feveran halde. Ayten’in ince bağursuğuyla kalın bağursuğu birbirine tutunmuş. (Programdaki dinleyenler ağlama numarası yapıyor) Bu iki kardeş bağursuk ”artık yeme, artık yeme Ayten, artık yeme” diyor. Alyuvarlar, akyuvarlar kan içinde kan ağlıyor feveran ediyor. Ayten durur mu, Ayten durmuyor. Ayten durmuyor ey seyirci, Ayten durmuyor.
Ayten hemen garsonu çağırıyor, diyor ki: ” Bana bir künefe.” Ama diyor ki ”üzerine de dondurma koy.” Garson çocuk mazlum. Bilemiyor tabi soruyor. ”Hanımefendi künefenin üstüne dondurma olur mu?” ”sen karışma” diyor Ayten. Ayten bunu söylüyor. Bakınız Ayten yine coşmuş. Diyor ki ”sen bana getir.” Garson çocuk çaresiz, şaşkın gidiyor künefeyi getiriyor. Üzerinde dondurma. Ayten onu da gömüyor. Dondurmayla beraber yutuyor, yutuyor. O künefeyi yutuyor, onu da yiyor. Beş dakika geçmiyor Ayten’in mide alarım veriyor. Soda, soda, soda! Kızım Ayten seni o soda kazanına atsak da sen iflah olmazsın. Fitness düşmanı kadın. (dinleyiciler ve sunucu ağlıyor.)Garson boşu alıyor. Garson da ağlıyor.
……………………………………………………
İbrahim: Canım çekti. (ağlayarak)
Mehtap: Ayten kim?
İbrahim: Hocamızın eski çıktığı.
Şevket Hoca: Ama orAda gıybet ediliyor. (konuşan seyircilere dönerek)
İbrahim: Gıybet etmeyin hoca kızıyor, gıybet etmeyin.
Şevket Hoca: Tamam hadi bakalım.
Sunucu: Hocam, canım tatlı hocam. Yanağı kabak ballı hocam. Valla aldınız götürdünüz bizi yine. Arzu ederseniz soru cevap kısmına geçelim diyorum.
Şevket Hoca: Az önce biraz yükseldim kusura kalmayın. Amma Ayten senin yaptığında hoş değil. Evet, buyurun.
Sunucu: Evet, programımıza soru-cevapla devam ediyoruz şimdi. Buyurun (Mehtap’ı gösterir)
Mehtap: Hocam, vitaminler var mı?
Şevket Hoca: (Kızgın, kızgın bakar) Vitaminler gerçek mi? Sual bu değil mi?
Mehtap: Gerçek mi değil. Vitaminler var mı?
Şevket Hoca: Sende yok. Sende yok orası kesin. Bakın twitter’dan yazıyorlar. Twitter’dan bana… Bu arada yeri gelmişken twitter adresimizi de verelim, eşefmanlışevket_eşofman… Bu adresten bana demeler geliyor. Menşınlar geliyor. Bana diyorlar ki ”hocam, programda aynı soruları soruyor arkadaşlar, bunları yapmayın da yeni sorular yeni sualler türetsinler. Biz de buralardan yeni bilgiler edinelim.” Evet.
Mehtap: Hocam, yani vitaminlerin varlığına inanmamız şart mı?
Şevket Hoca: Yani sen ısrar ediyorsun. Kızım burada Çinçe mi konuşuyorum. Hıh? Allah, Allah ya! Geçen hafta da üç beyazdan uzak durun dedik. Afrika’ya yerleşen izleyicilerimiz olmuş ya.
Şevket Hoca: Hoş bulduk Nezaket. Sağlık severlere fitness çıkartmak ne güzel. Onların güzel ruhlarına bir nebze de olsa fitness aşılayabilmek ne güzel. Hoş bulduk.
Sunucu: Evet, inşallah hocam hoş buluruz. Yine zimba gibisiniz.
Şevket Hoca: Az önce Zimbabve’den geldim. Bu da benden size güzel bir espri olsun. Fitness neydi? Fitness sağlıktı. Fitness neydi? Fitness emekti. Fitness neydi? Fitness çalışmaktı. Her sabah 775’i şınav 775’i mekik olmak üzere bütün exercise’larımı yapıyor evden öyle çıkıyorum. Tontişlik kader değil, bununla ilgili kitabım yeni kitabım ”Dambıllar Açarken” de bunları güzel bir şekilde ifade ettiğimizi düşünüyorum.
Sunucu: Evet, hocam buradan da kitabınızın satışı için buradan…(hoca lafını böler)
Şevket Hoca: Buradan anlatıyoruz. Buradan anlatıyoruz ey seyirci. Buradan anlatıyoruz ama belki de bir yerlerde Ayten adlı bacımız, kaşarlı bir dürüm gömmekle meşgul. Ayten yiyor, Ayten bilmiyor ki o yediği kaloriye dönecek. O kaloriler bu göbekte bu basende toplanacak. Ayten’in vücudu kan ağlıyor. Ayten’in vücudu alarım halinde. Ayten’in midesi ağrıyor. Ayten’in akciğerleri feveran halde. Ayten’in ince bağursuğuyla kalın bağursuğu birbirine tutunmuş. (Programdaki dinleyenler ağlama numarası yapıyor) Bu iki kardeş bağursuk ”artık yeme, artık yeme Ayten, artık yeme” diyor. Alyuvarlar, akyuvarlar kan içinde kan ağlıyor feveran ediyor. Ayten durur mu, Ayten durmuyor. Ayten durmuyor ey seyirci, Ayten durmuyor.
Ayten hemen garsonu çağırıyor, diyor ki: ” Bana bir künefe.” Ama diyor ki ”üzerine de dondurma koy.” Garson çocuk mazlum. Bilemiyor tabi soruyor. ”Hanımefendi künefenin üstüne dondurma olur mu?” ”sen karışma” diyor Ayten. Ayten bunu söylüyor. Bakınız Ayten yine coşmuş. Diyor ki ”sen bana getir.” Garson çocuk çaresiz, şaşkın gidiyor künefeyi getiriyor. Üzerinde dondurma. Ayten onu da gömüyor. Dondurmayla beraber yutuyor, yutuyor. O künefeyi yutuyor, onu da yiyor. Beş dakika geçmiyor Ayten’in mide alarım veriyor. Soda, soda, soda! Kızım Ayten seni o soda kazanına atsak da sen iflah olmazsın. Fitness düşmanı kadın. (dinleyiciler ve sunucu ağlıyor.)Garson boşu alıyor. Garson da ağlıyor.
……………………………………………………
İbrahim: Canım çekti. (ağlayarak)
Mehtap: Ayten kim?
İbrahim: Hocamızın eski çıktığı.
Şevket Hoca: Ama orAda gıybet ediliyor. (konuşan seyircilere dönerek)
İbrahim: Gıybet etmeyin hoca kızıyor, gıybet etmeyin.
Şevket Hoca: Tamam hadi bakalım.
Sunucu: Hocam, canım tatlı hocam. Yanağı kabak ballı hocam. Valla aldınız götürdünüz bizi yine. Arzu ederseniz soru cevap kısmına geçelim diyorum.
Şevket Hoca: Az önce biraz yükseldim kusura kalmayın. Amma Ayten senin yaptığında hoş değil. Evet, buyurun.
Sunucu: Evet, programımıza soru-cevapla devam ediyoruz şimdi. Buyurun (Mehtap’ı gösterir)
Mehtap: Hocam, vitaminler var mı?
Şevket Hoca: (Kızgın, kızgın bakar) Vitaminler gerçek mi? Sual bu değil mi?
Mehtap: Gerçek mi değil. Vitaminler var mı?
Şevket Hoca: Sende yok. Sende yok orası kesin. Bakın twitter’dan yazıyorlar. Twitter’dan bana… Bu arada yeri gelmişken twitter adresimizi de verelim, eşefmanlışevket_eşofman… Bu adresten bana demeler geliyor. Menşınlar geliyor. Bana diyorlar ki ”hocam, programda aynı soruları soruyor arkadaşlar, bunları yapmayın da yeni sorular yeni sualler türetsinler. Biz de buralardan yeni bilgiler edinelim.” Evet.
Mehtap: Hocam, yani vitaminlerin varlığına inanmamız şart mı?
Şevket Hoca: Yani sen ısrar ediyorsun. Kızım burada Çinçe mi konuşuyorum. Hıh? Allah, Allah ya! Geçen hafta da üç beyazdan uzak durun dedik. Afrika’ya yerleşen izleyicilerimiz olmuş ya.
Güldür güldür show : BU TARZ BENİM SKEÇİ
güldür güldür show: bu tarz benim skeci
Sunucu(Mesut): Evet sevgili seyirciler, Arzım Benim’e hepiniz hoş geldiniz. Efendim biliyorsunuz bu gece konsept ve eleme gecemiz. Evet Yeterellam ne diyorsun?
Yeterella: Ayy, Yeterella mı dedin sen bana?
Sunucu: Evet.
Yeterella: Ayy, çok hastayım biliyor musun? Ateşler içinde… Sebastiaaaan! Ayy!(Yukarıya bakarak)
Sunucu: Sen hiç meraklanma Yeterella, Çünkü konuk jürimiz seni kendine getirecek. Evet, şimdi o geliyor. O Türk modasının Avrupa’daki temsilcisi. O bizim biriciğimiz. O kumaşı kokusundan tanır. O geliyor. Bilal Koçyiğit…
Bilal: Kes! Kes!(Şarkı için) Yalakalığı hiç sevmem çünkü moda çok ciddi bir iştir. O yüzden oturuyorum.
Sunucu: Lütfen. Evet, Bilal Bey hoş geldiniz. Biliyorsunuz bugün bizim konsept ve eleme gecemiz. Ben de 70’lere büründüm. Nasıl buldunuz?
Bilal: Ne yani bize 70’leri mi yaşatıyorsun.
Evet. Size 70’leri yaşatıyorum.
Bilal: 70’leri yaşatıyorsun ama bizi öldürüyorsun. Bu ne ya? Korneam reddediyor resmen. Yani, bakamıyorum. Bak sen oradasın ben bakamıyorum. Bak, bakamıyorum.
Burcuvana(Ivana): Ama sen şimdi çok ağar da konuştun da. Hani… Sen şuanda da çok moral bozdun yani Mesut’ta(Sunucu). Hiç bence çok da güzel oldu. Gayet de güzel oldu diye düşünüyorum.
Yeterella: Ayy, Mesut sen ne giysen yakışıyor biliyor musun bebeğim?
Sunucu: Çok teşekkürler Yeterellam (öpücük gönderir)
Yeterella: Ben de sana.(Mesut’a öpücük gönderir.) Ayy, biliyor musunuz çocuklar?(Ivana’ya döner) Ben bunu bahçeye bağlamam biliyor musunuz? Hiç beğenmiyorum ben bunu. Ayy, tansiyonum düştü. Nerede benim tansiyonum…(sola doğru düşer gibi yapar. Göğsünü tutar) Bulamıyorum, bulamıyorum.
….
Sunucu: Evet, efendim jürimiz yerini aldığına göre yarışmacılarımıza tek tek geçiyoruz. Mehtap geliyor. (Mehtap üzerinde sebze ve meyve asılı bir kıyafetle içeri girer)
Yeterella: Ayy, şimdi bayılıcam. Ayy, ben nereden düştüm buraya? Ayy, Sebastian kurtar beni.
Bilal: Sürekli Sebastian diyor. Ama ben görmüyorum kimseyi.
Burcuvana: Ben daha 3 sezondur bununlayım burada. Sebastian kim ben de bilmiyorum.
Sunucu: Evet Mehtap hoş geldin. Çok enteresan bir konseptin var. Evet, bize biraz anlatır mısın?
Mehtap: Hoş bulduk(büyük bir kahkaha ile) Benim konseptimin ismi ”Ye Beni”. Ben organik tarımla doğal yaşamı bir araya getirdim. Öyle bir konsept yaptım kendime. Muhteşem fiziğimle, sebze ve meyveleri pekiştirdim(etrafında döner). Öyle yani… Çok heyecanlıyım…
Sunucu: Çok güzel. Peki, bu kadın nereye gidiyor?
Bilal: Nereye gidicek canım Bayrampaşa Hali’ne gider bu. Yani kusura bakma ama sen arz olduğunu mu sanıyorsun ya? Manav Rüstem…
Yeterella: Ayy, bu İtalyan kertenkele çok gergin biliyor musun Mehtap? Ben seni çok seviyorum, ama sizin yaptığınız atar gelir sonra altınıza batar.
Bilal: Hanımefendi!
Burcuvana: Zırrr… zrr…zrr
Bilal: Zırlamayın beni dinleyin. Ben Angelina Jolie’nin düğün günü giydiği çorabı dikmiş modacıyım. Anladınız mı? Ben, Barcelona’lı Messi’nin formasını elceğizlerimle diktim. Yav benim diktiğimin haddi hesabı yok. Lütfen biraz saygı, ünlüyüm ben ya!
Yeterella: Ayy, herkesi de dikmiş ayol. Ayy, çok geriliyorum. Ayy, beni çıkarın buradan. Bir baklava filan.. Ayy, Sebastian ayy medcezir.
Burcuvana: Sebastian kadar yok. Ufak bir su dökmeye gitti Sebastian. Tuvalette Sebastian.
Bilal: Ayy, gelsin alsın Sebastian, bu neymiş be?
……
Sunucu: Evet.
Yeterella: Ayy, çok hastayım biliyor musun? Ateşler içinde… Sebastiaaaan! Ayy!(Yukarıya bakarak)
Sunucu: Sen hiç meraklanma Yeterella, Çünkü konuk jürimiz seni kendine getirecek. Evet, şimdi o geliyor. O Türk modasının Avrupa’daki temsilcisi. O bizim biriciğimiz. O kumaşı kokusundan tanır. O geliyor. Bilal Koçyiğit…
Bilal: Kes! Kes!(Şarkı için) Yalakalığı hiç sevmem çünkü moda çok ciddi bir iştir. O yüzden oturuyorum.
Sunucu: Lütfen. Evet, Bilal Bey hoş geldiniz. Biliyorsunuz bugün bizim konsept ve eleme gecemiz. Ben de 70’lere büründüm. Nasıl buldunuz?
Bilal: Ne yani bize 70’leri mi yaşatıyorsun.
Evet. Size 70’leri yaşatıyorum.
Bilal: 70’leri yaşatıyorsun ama bizi öldürüyorsun. Bu ne ya? Korneam reddediyor resmen. Yani, bakamıyorum. Bak sen oradasın ben bakamıyorum. Bak, bakamıyorum.
Burcuvana(Ivana): Ama sen şimdi çok ağar da konuştun da. Hani… Sen şuanda da çok moral bozdun yani Mesut’ta(Sunucu). Hiç bence çok da güzel oldu. Gayet de güzel oldu diye düşünüyorum.
Yeterella: Ayy, Mesut sen ne giysen yakışıyor biliyor musun bebeğim?
Sunucu: Çok teşekkürler Yeterellam (öpücük gönderir)
Yeterella: Ben de sana.(Mesut’a öpücük gönderir.) Ayy, biliyor musunuz çocuklar?(Ivana’ya döner) Ben bunu bahçeye bağlamam biliyor musunuz? Hiç beğenmiyorum ben bunu. Ayy, tansiyonum düştü. Nerede benim tansiyonum…(sola doğru düşer gibi yapar. Göğsünü tutar) Bulamıyorum, bulamıyorum.
….
Sunucu: Evet, efendim jürimiz yerini aldığına göre yarışmacılarımıza tek tek geçiyoruz. Mehtap geliyor. (Mehtap üzerinde sebze ve meyve asılı bir kıyafetle içeri girer)
Yeterella: Ayy, şimdi bayılıcam. Ayy, ben nereden düştüm buraya? Ayy, Sebastian kurtar beni.
Bilal: Sürekli Sebastian diyor. Ama ben görmüyorum kimseyi.
Burcuvana: Ben daha 3 sezondur bununlayım burada. Sebastian kim ben de bilmiyorum.
Sunucu: Evet Mehtap hoş geldin. Çok enteresan bir konseptin var. Evet, bize biraz anlatır mısın?
Mehtap: Hoş bulduk(büyük bir kahkaha ile) Benim konseptimin ismi ”Ye Beni”. Ben organik tarımla doğal yaşamı bir araya getirdim. Öyle bir konsept yaptım kendime. Muhteşem fiziğimle, sebze ve meyveleri pekiştirdim(etrafında döner). Öyle yani… Çok heyecanlıyım…
Sunucu: Çok güzel. Peki, bu kadın nereye gidiyor?
Bilal: Nereye gidicek canım Bayrampaşa Hali’ne gider bu. Yani kusura bakma ama sen arz olduğunu mu sanıyorsun ya? Manav Rüstem…
Yeterella: Ayy, bu İtalyan kertenkele çok gergin biliyor musun Mehtap? Ben seni çok seviyorum, ama sizin yaptığınız atar gelir sonra altınıza batar.
Bilal: Hanımefendi!
Burcuvana: Zırrr… zrr…zrr
Bilal: Zırlamayın beni dinleyin. Ben Angelina Jolie’nin düğün günü giydiği çorabı dikmiş modacıyım. Anladınız mı? Ben, Barcelona’lı Messi’nin formasını elceğizlerimle diktim. Yav benim diktiğimin haddi hesabı yok. Lütfen biraz saygı, ünlüyüm ben ya!
Yeterella: Ayy, herkesi de dikmiş ayol. Ayy, çok geriliyorum. Ayy, beni çıkarın buradan. Bir baklava filan.. Ayy, Sebastian ayy medcezir.
Burcuvana: Sebastian kadar yok. Ufak bir su dökmeye gitti Sebastian. Tuvalette Sebastian.
Bilal: Ayy, gelsin alsın Sebastian, bu neymiş be?
……
şakaladım seni
Şakaladım seni
Sunucu: Her
hafta başkaya hoş geldiniz. Hatırladığınız gibi geçen hafta iki teyzemizi
yarıştırmıştı. Bakalım bu hafta kimler ne için yarışacak? İlk yarışmacılarımız
Ece ve Begüm.
( oyuncular
içeri girer ve otururlar)
Evet tahmin
ettiğiniz gibi bu hata en yakın arkadaşları yarıştıracağız. Şimdi diğer ikili
Sude ve Cansu.
(içeri
girerler ve otururlar)
Tamam yarışmacılarımızla
tanıştığımıza göre artık yarışmaya geçelim. Evet, biz onlara birbirleri
hakkında sorular soracağız ve bakalım doğru cevabı alabilecek miyiz. İsterseniz
ilk Ece ve Begüm ile başlayalım. Ece şimdi sen Begümle ilgili soruları
yanıtlayacaksın.
Ece: tamam
olur, başlayabiliriz.
Sunucu: ilk
soru. Tamam kolay bir şeylerle başlayalım. Begüm’ün cep telefonunda nasıl
kayıtlısın.
(Ece kağıda <3 knk <3 yazar)
(Begüm
kağıda Ece yazar)
Ece: ne
nasıl yani öyle olsun Begüm öyle olsun.
Begüm: hey,
ne yani senin adın Ece ve ben de öyle kayıt ettim. Ne var bunda. Ben sende ne
diye kayıtlıyım ki?
Ece: Artık
kayıtlı bile değilsin.
Sunucu:
oooooo ortalık kızışıyor. ( bir süre sonra, onlar aralarında tartışırken) her
neyse sonraki soruya geçelim. Bu soru Begüm’e. Ece’nin en sevdiği hayvan nedir?
( kağıda Ece
güvercin yazar. Begümde güvercin yazar.)
Sunucu: evet
doğru cevap.
Ece: bunu
nereden biliyordun?
Begüm: tabi ki
de en sevdiğin şeyin barış olduğunu biliyorum. Buradan yola çıktım.
(
sarılırlar)
Sunucu:
tamam bu soru Cansu ve Sude’ye. Cansu, Sude’nin en sevdiği renk nedir?
(ikisi de
pembe yazar. Ece ve Begüm’e gülerler.)
Begüm: bu kadar
kolay bir soruyu biz de cevaplardık.
Sunucu:
müthiş gidiyorsunuz. Sıradaki soru Sude’ye. Cansu’nun soy adı nedir?
(ikisi de
Akbaş yazar)
Ece: hey ama
bu soru çok kolaydı. Bu kızlar kesinlikle hile yapıyor ya da bu sunucu taraf
tutuyor.
Begüm: evet
kesinlikle bu işte bir iş var.
Cansu: ahh
boş ver. Bizi çekemiyorlar işte.
Sunucu: bu
tur bitti. Hadi ikinci tura geçelim. Bu tur bilgi yarışması. Bir soru soracağız
ve birlikte cevabı bulacaklar. (Ece ve Begüm’e) bu soru size kızlar. İspanya’da
Geçmişte Kurulmuş Olan İslam Devletinin Adı Nedir?( bir süre sonra.) kızlar
süre doldu. Bu soruyu bilemediniz.
İkiside:
olamaz
Sunucu: Bu
soru ise size. Çok zor bir soru. Kendinizi zorlamanız lazım. Soru şu Fıransız
ve Kızılderili savaşı üç grup insan ile yapılmıştır. Bunların ikisini söyler
misiniz?
Sude: ımmmm
şey acaba Kızılderililer ve
Cansu:
Fransızlar mı?
Sunucu: evet
doğru cevap. Çok akıllısınız kızlar.
Ece: bu
kadarı da yeter ama yani.
Begüm: cevap
sorunun içindeydi.
Sunucu: biz
ayrımcılık yapmayız.
Ece:
yarıyorsunuz işte
Begüm: Apaçık
ortada.
İkiside: bu
yarışma kesinlikle hileli. Burada daha fazla kalamayız.
Sunucu:
Tamam artık söylesek iyi olur. Kızlar şakaladım seniye hoş geldiniz.
Sude ve
Cansu: veeee şakaladık sizi.
Ece: ne yani
büyük ödül falan yok muydu?
Sunucu: az
kalsın unutuyorduk. Hatırlatmanız iyi oldu.
Begüm: peki
ödül ne?
(iki kız
öteki iki kızın önüne geçer ellerinde su şişesi vardır. Suyu kızların üzerine
dökerler.)
Ece: ne yani
ödül bu muyudu? Bu rezalet.
Begüm: ve iğrenç
İkisi de:
gidiyoruz buradan( dışarı çıkarlar)
Sunucu: bir
bölümün daha sonuna geldik. Bir sonraki bölümde görüşmek üzre. Şakaladım seni.
Son
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)